Gelişimi
Türk maden sanatının uzun bir gelişim süreci vardır. Orta Asya’dan başlayan bu gelişim, Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları ile sürer ve Osmanlılara kadar uzanır. İslam maden sanatı içinde Büyük Selçuklu dönemi, gerek yapım tekniği gerek form bakımından öncü tiplerin ortaya çıktığı bir evredir. Büyük Selçukluların maden sanatı konusunda verdikleri ürünler, dünya müzelerindeki koleksiyonlar arasında önde gelen örneklerdir.
Anadolu Selçukluları döneminden ise, öteki sanat dallarından farklı olarak, çok az madeni yapıt günümüze gelmiştir. Kalanlardan da gerek teknik gerek malzeme bakımından Büyük Selçuklu geleneğinin sürmüş olduğu anlaşılmaktadır. Bu dönemin malzemesi genelde tunçtur. Rölyef ve kabartma teknikleriyle değişik formların denenmiş olduğu görülmektedir. Tümüyle kıvrık dal ve yaprak süslemeli yüzeyler, bağlantı ve destek yerlerinde kullanılan hayvan başları, Selçuklu süsleme tarzının maden üzerinde de sevilerek kullanılmış olduğunu gösteren özelliklerdir. Anadolu Selçukluları döneminden ise, öteki sanat dallarından farklı olarak, çok az madeni yapıt günümüze gelmiştir. Kalanlardan da gerek teknik gerek malzeme bakımından Büyük Selçuklu geleneğinin sürmüş olduğu anlaşılmaktadır.
Bu dönemin malzemesi genelde tunçtur. Rölyef ve kabartma teknikleriyle değişik formların denenmiş olduğu görülmektedir. Tümüyle kıvrık dal ve yaprak süslemeli yüzeyler, bağlantı ve destek yerlerinde kullanılan hayvan başları, Selçuklu süsleme tarzının maden üzerinde de sevilerek kullanılmış olduğunu gösteren özelliklerdir. Bu döneme bir örnek olarak Beyşehir Eşrefoğlu Camii’nde bulunmuş olan yuvarlak karınlı Cami Kandili (1280), Ankara Etnografya Müzesi) verilebilir. Bu yapıt, aynı zamanda Nusaybinli olduğu belirtilen ustanın adını da taşımaktadır. Ortaçağ Anadolu’sunda güneydoğu gelişmiş bir bölge idi. Artuklu’lara ait pek çok bronz yapıtın, 12. ve 13. yüzyıl maden sanatı içinde ayrı ve önemli bir yeri vardır. Bu dönemde malzeme tunçtan pirince dönmüştür. Ayrıca kazıma tekniği, gümüş ve bakır kakma figürlü kompozisyonlar, özellikle de figürlü kufi yazının olağan üstü örnekleri bu dönem içinde toplanmaktadır.
Osmanlıların Anadolu’da yeni bir güç olarak ortaya çıkışı ile Türk maden sanatında tümüyle farklı bir dönem başlamıştır. Politik gelişim ve değişimin yanında, bu yeni karakterin oluşumunda kazanılan topraklarla zenginleşen malzemenin de büyük katkısı olmuştur. Güçlü Osmanlı yönetimi, çeşitli sanatlardaki gelişimi bir saray okuluna bağlamayı bilmiştir. Farklı malzemelerdeki ortak özellikler bunu doğrulamaktadır
15, 16 ve 17. yüzyıllar, maden sanatında “Klasik dönem” olarak adlandırılır. Erken dönem ise, yeni form ve yapım tekniklerinin kullanıldığı, Osmanlı karakterinin belirtilmeye çalışıldığı bir arayış olarak nitelenebilir. 15. yüzyılın ikinci yarısında, tüm sanatlarda olduğu gibi madende de ortak bir özellik oluşmaya başlar. Değişiminde önemli bir nokta da Balkanlar’ın alınmasıyla zengin gümüş yataklarının ele geçirilmesi ve bu malzemenin kullanımının artması olmuştur.
Bakır, Osmanlı maden sanatı içinde en çok kullanılmış olan malzemedir. Anadolu’da zengin bakır yatakları bulunmaktadır. Ergani-Maden, Kastamonu-Küre ve Karadeniz’de Osmanlılardan önce de işletilen bakır ocakları, bu dönemde de aynı hızla çalıştırılmıştır. Buna bağlı olarak da madenciler esnaf teşkilatı içinde geniş bir yer edinmişlerdir.
Osmanlı maden sanatı içinde en çok kullanılmış olan formlardan biri de ibriklerdir. Su ibriği, abdest ibriği gibi değişik adlar alırlar. Bu arada 18. yüzyıl içinde servi, lale, nar gibi natüralist motifler de süslemeye girmeye başlar. 18. yüzyılın bir başka formuda lengerlerdir. Derin orta kesimi ve yayvan geniş açılan kenarı ile bu bakır tabakların çapı 25-40 cm. arasındadır. Daha çok, bir servis tabağı niteliği taşırlar. Orta kısım, çoğu örneklerde dekorsuzdur. Bazen de Mühr-ü Süleyman motifi yer alır. Bütün süsleme ise, kenar bordürü üzerinde yoğunlaşır.
Kullanılan Malzemeler
El Araçları Kalemler (Çiviler): Bakırcılıkta, uç kısımlarında kabartma motifler bulunan ve üzerine çekiçle vurulmak suretiyle bu motifleri bakır eşya üzerine basan çelik çubuklara kalem-nakış kalemi denilmektedir . Üzerlerindeki kabartma süslemelere göre adlandırılan bu kalemlerin başlıca çeşitleri şunlardır Düz kesi, eğri kesi, balık, kuş, çiçek, yarım ay, çirtikli ay, oluklu, kuşgözü, selvili dal ve kırmadır.
Örsler Kenar Örsü:Çok amaçlı bir örstür Genellikle teşt ve leğenlerin kenar ve diplerinin çekiçlenmesinde ve toplanmasında kullanılmaktadır Düz Nay Ahşap nay eşeği”ne geçilerek üzerinde dövme işlemi yapılan demir çubuklara nay denilmektedir Düz nay bunların düz olan türleridir. Acem Nayı Baş kısmı yuvarlaktır Sürahi karnı, çaydanlık karnı gibi işlerin yapılmasında kullanılmaktadır.
Mingil: Acem nayına benzer 50 cm yüksekliğinde, baş kısmı top bir demirdir Yere çakılarak kullanılmaktadır. Çirtik Örsü Tepsi, sahan ve sini ağızlarının çirtiklenmesinde kullanılmaktadır Kümmük Leğenlerin kenarına kuşak yapımında ve sini kenarı vurmada kullanılmaktadır Lüllük Örsü İbrik lüllüklerinin yapımında kullanılmaktadır Huni biçiminde bir demir olup yere gömülmeyerek üzerinde çalışılmaktadır Mıh Kalıbı Örsü Üzerinde çeşitli çaplarda delikler bulunan ve kazan kulplarının mıhını çakmada kullanılan bir örstür Tas Mıhı Örsü Teşt gey’ini çekiçlemede, at sıtılının ağız yerini çıkarmada kullanılmaktadır Sindan Üzerinde sini işlemeye, teşt, leğen telleri sarmaya yarayan bir örstür.
Endirek: Bakır kapların ateşte tavlanmasında kullanılan ucu eğri şiş Bu alet kalaycılar tarafından da kullanılmaktadır.
Çekiçler Miyene : Düz çekiçleme ve şekil vermede kullanılan bir çekiçtir Neri Çırtma çıkarılan teşt ve sinilerin toplanmasında kullanılmaktadır İnce ve orta neri’den daha kaba bir çekiçtir Uzun Neri 25 cm boyundadır Yüksek kenarlı teştlerin geyini doğrultmada kullanılmaktadır İnce Neri Teşt ve sininin gey’ini düzlemede, kümmük vurmada kullanılan bir çekiç türüdür İnce ağızlıdır Orta Neri Çırtma çıkarmada kullanılır.
Makaslar: Düz Makas Bakırcılıkta en çok kullanılan makastır. Bakır levhanın kesilmesinde kullanılmaktadır. İnce Burun Düz makasa göre daha küçük olup içbükey yüzeylidir. Büyük makasın dönemeyeceği kısımlarda ve küçük daire kesmekte kullanılır. Yan Makası Düz burunun ve ince burunun giremeyeceği yerleri kesmekte kullanılmaktadır. Bu makasın gaga biçimindeki ağzı sivri ve eğridir. Diş Makası Kaynak yapılacak iki ucun birleşmesini sağlamak için bakır üzerinde diş veya tırnak denilen kertiklerin açılmasında kullanılmaktadır. Tırnak makası’da denmektedir. Tel Makası Bakraç, kazan, leğen gibi kapların ağız kısmına çevrilen kalın demir çubukları kesmeye yarayan makastır.
Tokmaklar: Tokmaklar çekiçler gibi demir değil ahşaptır. İlk çukurlamada çekiçle çalışmak çok zaman almaktadır. Tokmakla işin kabası yapılmakta sonra çekiç kullanılmaktadır . Yuvarlak Tokmak genellikle çukurlamada kullanılan tokmaktır. İlk iki üç sıra çukur tokmağıyla çukurlandıktan sonra kap taslağı derinleştiği için dip taraflar yuvarlak tokmakla çukurlanmaktadır .Çukur Tokmağı Çukurlama yapılırken ilk iki üç kademe bu tokmakla indirilir. Toplama usulüyle kap yapılırken tokmakla yapılır. Ağzı dikdörtgen kesitli olduğu için Nari tokmak diye adlandırılır Düz Tokmak Leğen, tepsi diplerini düzeltmekte kullanılmaktadır. Daire kesitli ve düz olan her iki ağız kısmından yararlanılmaktadır.
Dövme Tekniği
Makaslar: Düz Makas Bakırcılıkta en çok kullanılan makastır. Bakır levhanın kesilmesinde kullanılmaktadır. İnce Burun Düz makasa göre daha küçük olup içbükey yüzeylidir. Büyük makasın dönemeyeceği kısımlarda ve küçük daire kesmekte kullanılır. Yan Makası Düz burunun ve ince burunun giremeyeceği yerleri kesmekte kullanılmaktadır. Bu makasın gaga biçimindeki ağzı sivri ve eğridir. Diş Makası Kaynak yapılacak iki ucun birleşmesini sağlamak için bakır üzerinde diş veya tırnak denilen kertiklerin açılmasında kullanılmaktadır. Tırnak makası’da denmektedir. Tel Makası Bakraç, kazan, leğen gibi kapların ağız kısmına çevrilen kalın demir çubukları kesmeye yarayan makastır.
Tokmaklar: Tokmaklar çekiçler gibi demir değil ahşaptır. İlk çukurlamada çekiçle çalışmak çok zaman almaktadır. Tokmakla işin kabası yapılmakta sonra çekiç kullanılmaktadır . Yuvarlak Tokmak genellikle çukurlamada kullanılan tokmaktır. İlk iki üç sıra çukur tokmağıyla çukurlandıktan sonra kap taslağı derinleştiği için dip taraflar yuvarlak tokmakla çukurlanmaktadır .Çukur Tokmağı Çukurlama yapılırken ilk iki üç kademe bu tokmakla indirilir. Toplama usulüyle kap yapılırken tokmakla yapılır. Ağzı dikdörtgen kesitli olduğu için Nari tokmak diye adlandırılır Düz Tokmak Leğen, tepsi diplerini düzeltmekte kullanılmaktadır. Daire kesitli ve düz olan her iki ağız kısmından yararlanılmaktadır.
Pergel: Yuvarlak, tepsi, sini vb bakır kapların merkezini bulmayı ve işaretlemeyi sağlayan her iki ucu demir araçtır.
Körük: Deriden yapılan ve kalaycı körüğü de denilen bu araç, ocağa hava üfleyerek kömürlerin kuvvetli yanmasını sağlamaktadır Bir kaldıraç sistemiyle ayakla ya da elle hareket ettirilebilmekte olup, bazı iş yerlerinde elektrik enerjisi ile çalışan motorlu tipleri de bulunmaktadır.
Ocak: Tuğla ve taşlardan yapılarak etrafı çamurla sıvanmış ortasında kömür yakılarak ısıtma işleminin yapıldığı ağız denilen delikten oluşan yapıdır. Deliğin 10 cm kadar altında körüğün hava üfleyen metal borusu bulunmaktadır Ocak, bakırları tavlamada, parçaları birleştirirken kaynak yapmada ve kalay işlerinde ısıtmak için kullanılmaktadır.
Çark: Bakırın üzerindeki pislikleri temizlemek için kullanılmaktadır.
Kıskaç: Ateş üzerinde bakır tavlamada, kapları kalaylamada kullanılan kerpetene benzer bir alettir.
Gaziç: Kapların ağızlarına kenar çizgisi çizmeye yarayan demir bir alettir. Üzerindeki hareket edilebilir demir parçası vasıtasıyla çizgiler arasındaki mesafe ayarlanmaktadır.
Yege: Bakır üzerindeki çapakları düzlemek için kullanılan bir alettir.
Yapım Teknikleri
Sıvama Tekniği
Eşyayı şekillendirme işleminde, sıvama tezgâhı adı verilen el ve çoğunlukla da elektrikle çalıştırılan torna tezgâhlarından yararlanılmaktadır. Şekillendirme işleminde, yuvarlak şekilde hazırlanmış bakır levha, sıvama tezgâhındaki yerine yerleştirildikten sonra, aletin çalıştırılmasıyla döndürülmekte ve döndürülen levhayı şekillendirmeyi yani sıvamayı yapan usta tarafından mazgal adı verilen bir demir el aracı yardımıyla, tekniğine uygun şekilde kalıba sıvanmaktadır. Kimi bakır eşyaların tümü, kalıp üzerinde sıvanabilmesine karşın, çok ince ve derin kısımları içeren kimi kısımlar kalıp üzerinde sıvandıktan sonra çok ince ve derin olan kısımları sıvayan ustanın beceri ve alışkanlığıyla kalıpsız olarak sıvanmaktadır.
Basit el araçları yardımıyla dövülerek yapılan şekillendirme, diğer yöntemlere göre fazla zaman, emek ve güç istemektedir. Dövme işleminde örs, çekiç, tahta ve lastik tokmak gibi araçlar kullanılmaktadır. Bu araçların yapılacak yapının şekline, çeşidine, büyüklüğüne, bir yapının değişik yerlerinin yapımına göre değişen şekilleri, ölçüleri ve yöresel adları bulunmaktadır. Dövme yöntemiyle elde edilen ürünler tek parçadan oluştukları gibi, özellikle çok büyük ürünler, birkaç parçadan da oluşabilmektedir. Parçalı olanlarda, her parça ayrı olarak dövülerek elde edildikten sonra, yapılarak birleştirilmektedir Levha bakıra çekiçle biçim verilerek tek parçadan da kap yapılabilmektedir. Bir kabın yapımında bakır levhayı tokmak ve çekiçle dövmek suretiyle kenardan başlayarak kademe kademe çukurlayıp dibe kadar inme çukurlama usulü” dür. Çökertmede kap ne kadar uzun süre çekiçlenirse o kadar derin ve ince olmaktadır Dövülerek sertleşen bakır dağılmaması ve çatlamaması için arada bir tavlanmaktadır. Sığ ve ağzı geniş olan tabak, sini, sahan, tas gibi kaplar genellikle içten çekiçlenerek çökertme usulü ile yapılmaktadır Yekpare bakır kap yapımında çukurlama usulünün tersine dipten başlayarak ağza doğru çıkma “toplama usulü” dür. Yüksek ve derin kaplar, genellikle dıştan çekiçleme uygulanarak, yükseltme usulü ile yapılmaktadır. Yükseltme usulüyle daha köşeli, çökertme usulüyle daha yuvarlak bir profil elde edilmektedir.
Eşya üretiminde presleme tekniği daha çok turistik eşyalar, cezve, fener, sabunluk kildanlık darbuka ve bazı mutfak eşyası üretiminde uygulanmaktadır. Bakırcı ustaları fabrikalardan yarı mamul halde presli olarak aldıkları levhaları istenen bakır eşya şekline dönüştürmektedirler. İnsan gücü katkısı az olan bu yöntemde, bakır levha önceden hazırlanmış bakır eşyalara ait kalıplarla preslenerek şekillendirilmektedir Presleme yöntemi daha çok dairesel şekilli olmayan sığ eşya yapımında uygulanmaktadır. Preslemeyle elde edilen bakır eşyaların parçalı olanları, öteki yöntemlerde olduğu gibi kaynak veya lehim ile birleştirilmektedir.
Döküm Tekniği
Kalhanelerde eritilen madenin önceden hazırlanan kalıplara dökülerek dondurulması ile kap elde edilmesine döküm tekniği denilmektedir. Bu teknikte aynı tipte çok sayıda eşya elde etmek mümkündür. Dövme tekniği ile bakır eşya üretmek çok fazla emek, zaman istediğinden ve dövme tekniğinde kare dikdörtgen kaideli kap yapmak çok zor olduğundan bu tip üretimlerde döküm tekniği uygulanmaktadır.
Stampa Basma (Kalıpla Kabartma) Tekniği
Süsleme Teknikleri
Kabartma Tekniği
Madeni eserlerin üzerine, kabartma aletleri (değişik uçlu kalemler) ve çekiç kullanarak kabartmalı süslemelerin yapıldığı bir tekniktir. Aynı zamanda bu tekniğe “repousse” (çarpma-çakma) tekniği veya rölyef tekniği de denir. Kabartmalar, maden tabakasına dıştan veya içten, bazen de hem dıştan hem içten çekiçleme usulü ile yapılarak, desenlerin yüksek kabartmalı olması sağlanır. Gerçek “repousse tekniği” eserin ters tarafından, yani içten çekiçlenmesi sonucu kabartma yapma tekniğidir. Günümüzde ise bu kelime bütün kabartma süslemeler için genel bir deyim olarak kullanılmaktadır.
Kazıma ve Çalma (Hak) Tekniği
Altın, gümüs, bakır, tunç ve pirinç eserlerin üzerine, derin çizgilerle (yivlerle) süslemeler yapma işlemidir. Madeni eserler üzerine derin yivler açarak süsleme yapmak, M.Ö. IV. binin sonlarına doğru uygulanmaya başlanmıştır.
Bu teknikte çizgiler iki ayrı usul uygulanarak açılabilir. Çalma denilen usulde madeni delmemesi için kenarları hafifçe yuvarlatılmış ucu küt, çelik çalma kalemleri ve çekiç, kazıma denilen usulde ise 15 cm. uzunluğunda ucu keskin, çelik kalemler ve çekiç veya keski (burin) denilen tahta saplı, keskin ve sivri uçlu kazıma aleti kullanılır. Belirlenen desenler satıhlar üzerine çizilir ve tekniğe uygun olarak kazıma veya çalma yoluyla bezemeler yapılır.
Kakma Tekniği
Maden veya tastan yapılan eserlerin üzerine açılan yivlerin veya yuvaların içlerine baska cins ve renkte madenlerin döşenmesi, çakılması veya yapıştırılması yöntemidir. Açılan yuva ve yivlere kakılacak olan madenin, eserin madeni ile kontrast oluşturmasına dikkat edilir. Kakılmak için genellikle altın, gümüş ve bakır gibi işlenmesi kolay olan madenler kullanılmıştır. Kakılacak maden, taşıyıcı yüzey üzerine açılan yuvalara tel veya varaklar halinde kakılır.
Stampa tekniği, daha çok kabartma desenlerle süslenecek eserlerde aynı motifin birden çok uygulaması istenildiği durumlarda basvurulan bir süsleme tekniğidir. Bu teknikte sanatçı her desenle ayrı ayrı uğraşarak kabartma yoluna gitmez. Demir, çelik ve bronz gibi dayanıklı madenlerden yapılmış bir çubuğun ucuna, kabartılması istenen desenin negatifi oyulur ki bu desen döküm usulüyle de yapılabilir. Sonra bu uç, tavlanmıs madenin üzerinde kabartmanın yapılacağı yere konularak, çubuğun arkasına çekiçle kuvvetli bir şekilde vurulur ve baskı yapılır. Böylece çubuğun ucundaki negatif desenin, levha üzerine hem pozitif hem de rölyef olarak çıkması sağlanır.
Görsel 1- Kandil Zarfı, 13. yüzyıl, Usta Hasan ibn el-Mevlevi, Konya Mevlana Müzesi.


















Telkari (Filigre) ve Granüle (Güherse) Tekniği
Telkari, altın ve gümüş gibi değerli maddelerden yapılmış telleri, eğip bükerek değişik şekiller verdikten sonra bu motiflerin birbirlerine veya madeni bir zemine lehimle tutturulması tekniğidir.
Telkari tekniğinde kullanım kolaylığı açısından genellikle yassı teller tercih edilmiştir. Fakat yuvarlak kesitli telden veya burma tellerden de motifler yapılıp, birbirlerine lehimlenebilir. Bu teller kalıplarla elde edileceği gibi, haddeden çekilerek de elde edilebilir. İslam sanatında maden ustaları, daha çok haddeden geçirilmiş telleri kullanmıslardır. Haddeden geçirilen farklı kalınlıktaki teller, istenilen şekillerde hazırlandıktan sonra lehimle birbirlerine birleştirilir. Ancak motifler yapılırken,
birbirine lehimleme işlemi sırasında lehimin ince tellerin üzerine yayılmamasına çok dikkat edilir. Daha çok mücevhercilikte kullanılan bu teknikte zarf, ayna arkası, kutu kaplaması, güğüm, gülabdan, kemer tokası, bilezik, küpe, yüzük, kama sapı ve kını gibi eserler süslenerek yapılır. Örneğin bir telkari fincan zarfı yapımında önce, maden 1 mm. kalınlığında tel haline gelinceye kadar haddeden geçirilir. Bu teller, isteğe bağlı olarak hasır örgüye dönüştürülür ve fincana uydurularak uçları kaynak yapılır. Bunun dışında düşünülen şekillerin özelliklerine göre de tellere çeşitli biçimler verilir ve bu şekiller de birbirlerine kaynatılıp fincanın sekli ortaya çıkarılır. Telkari eserler üzerinde, helezonik şekiller, “S” şeklinde sular ve gül motifleri ağırlıklı olarak tercih edilen şekiller olmuştur. Uygun görülen yerlerde de granüle tekniği uygulanmıştır. Granüle ise değişik şekillerde hazırlanmış altın ve gümüş taneciklerinin yan yana lehimlenmesiyle elde edilen bir süsleme tekniğidir.Granül süslemede kullanılan küçük pullar, konik ve piramidal parçacıklar, ince bir levhaya repousse aletlerinin ucuyla bastırılarak çıkartılır. Altıntopçuklar ise daha basit bir yöntemle elde eldir. Kömür tozu tabakası üzerine açılan çukurların içine serpilen altın kırıntıları ısıtılıp eritildiklerinde, kendiliğinden küre seklini alırlar. Sonra bu topçuklar boylarına göre ayrılarak istenilen yerlere lehimlenirler. Granül süsleme, düz bir madeni zemin üzerine de yapılabilir.
Granül süsleme, daha çok fincan zarfları, kemer tokaları, at koşum takımları, küpe, yüzük, broş, bilezik gibi eşyalarda kullanılmıstır.
Ajur-Kesme (Delik İşi) Tekniği
Ajur tekniğinde desenler, ya maden tabakası üzerine çizilen desenin zemin kısımlarının kesilmesiyle ya da zeminin bırakılıp dantelâ görünümü veren desenin kendisinin kesilip çıkartılmasıyla elde edilir. Sonra kesilen kenarlar törpülenerek pürüzleri giderilir. Bakır, tunç ve pirinçten yapılan eserleri kafes haline getirme, yani delik-işi desenlerle süsleme Timurlular zamanında çelik levhalara ajur işlenmesi seklinde moda olmuş ve özellikle Selçuklu devrinde ise bu teknik büyük bir gelişme göstermiştir. Bu devirde ajur tekniği hem kandil ve fincan zarfı gibi ince levhalardan dövme tekniği ile yapılan hem de buhurdan ve mangal gibi dökümle yapılan tunç eserlerin süslenmesinde tek basına veya diğer süsleme teknikleriyle bir arada kullanılmıştır.
Savatlama (Niello) Tekniği
Metal yüzey üzerine özellikle de altın veya gümüş üzerine, derin olmayan oyuklar ve yivler açılıp içine kükürt ve maden karışımı olan siyah renkli bir eriyip (niello-savat) doldurularak yapılan bir bezemedir. Bugün yalnızca bir sanat terimi olarak dilde yaşayan savat kelimesi, gümüş üzerine karakalem görünüşlü nakısa ad olmuştur. Savat sonuç olarak Batılıların gravür tekniklerine benzerse de ondan çok daha zordur. Çünkü gravür düz bir satıha kazınırken, savat her türlü geometrik biçim üzerine uygulanmıştır.
Murassa Tekniği
“Değerli taslarla bezenmiş olan” anlamına gelir. Metal eşyanın yüzeyinde çökertilerek ya da oyularak açılıp, lehimlenmiş telle çevrelenen yuvalara zümrüt, yakut, elmas, lal, zebercet, firuze, mercan, yeşim gibi değerli taş ve renkli cam yerleştirilmesiyle yapılan murassa tekniğinin en tipik özelliği bezemenin tüm yüzeye yayılmış olmasıdır.
Mine Tekniği
Emay da denilen mine, toz cam ve maden oksidi karışımından yapılır. Saydam, yarı saydam ya da opak camsı bir görünüme sahip olan mine, değerli metal eşyanın bezenmesinde ve takı yapımında kullanılır. Orta Asya’da Büyük Selçuklular devrinden bu yana uygulanan mine tekniği Osmanlılarda çok daha ileri gitmiştir. Mine işçiliği daha çok imparator ve ailesine ait taç, portre, madalyon gibi değerli eşyada kullanılmıştır. Uygulanış tarzı itibari ile çeşitli mine işleri vardır.
Kaplama ve Yaldız (Tombak) Tekniği
Daha çok bakır ve bakır alaşımları ile gümüş eserlere uygulanan bir yöntemdir. Mekanik veya kimyasal yöntemler uygulanarak altın veya gümüş ile kaplama yapılmaktadır. Kaplama eserin tüm yüzeyine uygulanabildiği gibi sadece belirli kısımlarına da uygulanabilmektedir.
Tombak aslında altın olmayan ama altın görünümlü metal eserler için kullanılan bir terimdir. Tombaklama ise bir altın kaplama metodudur. Tombaklama
yapılmış metal eşyalara bugün tombak denmektedir. Bazı kaynaklar da, “tombak” kelimesini altın karışık ya da altın kaplamalı bakır veya tunç olarak, “tombaklama”yı ise
geçmis dönemlerde ustaların ince zevklerini yansıttıkları bir sanat dalı olarak açıklamaktadır.
Selçuklu Dönemi Maden Sanatından Örnekler


Görsel 2- Kandil Zarfı, 13. yüzyıl, Usta Nusaybinli Mehmet oğlu Ali, Ankara Etnografya Müzesi.

Görsel 3- Şamdan, 13. yüzyıl, İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi.

Görsel 4- Şamdan, 13. yüzyıl, Ankara Etnografya Müzesi.

Görsel 5- Şamdan, 13. yüzyıl, İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi.

Görsel 6- Horoz Şeklinde Buhurdan, 12. yüzyıl, Ermitaj Devlet Müzesi

Görsel 7- Aslan Buhurdan, 12. yüzyıl, Emitaj Devlet Müzesi.

Görsel 8- Bronz Buhurdan, 12. yüzyıl, Türk ve İslam Eserleri Müzesi.
Görsel 9- Pirinç Buhurdan, 12. yüzyıl, Konya Mevlana Müzesi.

Görsel 10- Kemer Tokası 13. yüzyıl, Kayseri Selçuklu Uygarlığı Müzesi.

Görsel 11- Kemer Tokası, 13. yüzyıl, Kayseri Selçuklu Uygarlığı Müzesi.

Görsel 12- Ayna, 13. yüzyıl, İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi.

Görsel 13- Ayna, 13. yüzyıl, Amasya Müzesi.

Görsel 14- Kapı Tokmağı, 13. yüzyıl, David Samling Müzesi.

Görsel 15- Bronz İbrik 12. yüzyıl, British Museum,
Osmanlı Dönemi Maden Sanatlarından Örnekler
Görsel 16- Pirinç Şamdan, 16. yüzyıl, Konya Mevlana Müzesi, Env: 387
Görsel 17- Pirinç Şamdan, 16. yüzyıl, Konya Mevlana Müzesi, Env: 398.
Görsel 18- Pirinç Şamdan, 19, yüzyıl, Konya Mevlana Müzesi, Env: 393.
Görsel 19- Gümüş Buhurdan, 1826, Konya Mevlana Müzesi, Env 547.
Kaynakça
İ. Gündağ Kayaoğlu, “Maden İşçiliğinin Dünü, Bugünü ve Yarını”, Türkiye’de Sanatın Bugünü ve Yarını I. Ulusal Sanat Sempozyumu Bildirileri (17-18 Nisan), Ankara 1985, s.439.
Züber, H. 1971 Türk Süsleme Sanatı İstanbul Türkiye İş Bankası Yayınları
Örcün, Barışta, H 1998 Türk El Sanatları Ankara Kültür Bakanlığı, s 89 102
Yorumlar
Yorum Gönder